Dünyanın Önde Gelen Haberleri ve Ansiklopedisi
Slimfit
  1. EDEBİYAT

Erzurumlu İbrahim Hakkı - Marifetname/34

Erzurumlu İbrahim Hakkı - Marifetname/34
Sakura

Erzurumlu İbrahim Hakkı - Marifetname/34

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

İki el ve iki ayak kemiklerinin bileşik keyfiyetini, isim ve özelliklerini

yedi madde ile açıklar.

 

Birinci Madde

iki pazu kemiklerini bildirir.

 

Ey aziz, malûm olsun ki, anatomi bilginleri demişlerdir ki: Pazu kemiği

yuvarlak şekil üzere suret bulmuştur. Ta ki âfet kabulünden uzak olmuştur.

Üst tarafı yumru olu, omuz çukuruna gevşek bir mafsalla girmiştir. Bu

mafsala gevşekliğinden, çok çıkma ârız olmuştur. Bu gevşeklikte iki fayda

vardır: biri ihtiyaçtır, biri emniyet ve selamettir.

İhtiyaç: Bütün yönlerde selamet harekettir. emniyet ise, sâbittir. Zira ki

pazu, her taraftan yana hareket etmeğe muhtaçtır. Lakin o hareket, onda çok

ve devamlı gelir. Ta ki, bağlarının kopmasından korkula. Belki pazu, çoğu

durumlarda sâkin ve sair mafsalları hareketli bulunmuştur. O mafallar

pazudan ziyade muhkem yaratılmıştır. Pazu mafsalını dört bağ tutmuştur.

Biri, enine perde gibidir ki, o mafsal, sair mafallar gbi kuşatıcı

olmuştur. İkisi sonundan inmiştir. Birinin tarafı geniş olup, pazu tarafını

çevrelemiştir. biri büyük ve sert olup, dördüncü bağ ile kargaburun

çıkıntısından inmiştir. Şekilleri geniş olup, pazuya temas etmiştir. Pazu

kemiği göğüsten yana çukur olup, boşluktan yana yumru kılınmıştır. Ta ki

üzerinde toplanmış ve tertip edilmiş olan adaleler, sinirler ve damarlar

örtülmüş olup, avuçladığı nesne gökçek ve kolay avuçlansın. iki el,

birbirinin üzerine rahat ulaşsın.

Pazunun alt tarafını üzerine iki bitişik çıkıntı bileşmiştir ki, iç

tarafında olan uzun ve inci bulunup, bir nesne ile mafsalı olmayıp, ancak

sinir ve damarları korumak için yaratılmıştır. Dış tarafında olan çıkıntı

ie ve üstte olan çukurda bulunan lokma ile dirsek mafsalı tamam olmuştur.

İkisi arasında bir yeri vardır ki, onun iki tarafında iki oyuk vardır.

Üstteki oyuk önde ve alttaki oyuk arkada vâki olmuştur. Üst oyuğun engeli

yoktur. Düzgündür. Fakat ikinci oyuk, daha büyüktür. Göğüs oyuğuna yakın

olan yeri düz olmayıp, oyuğu dahi yuvarlak bulunmayıp, duvar gibi düz

yaratılmıştır. Ta ki onda, kol çıkıntısı, boşluk tarafından yana hareket

edip, ona ulaştığında dursun. Bu iki oyuğa, iki atabe adı vermişlerdir. Bu

mafsallar, bu yapı üzere düzen tutmuştur.

 

İkinci Madde

Bilek kemiklerini bildirir.

 

Ey aziz, malûm olsun ki, anatomi bilginleri demişlerdir ki: Bilek,

uzunlamasına iki kemikten oluşmuştur. Onlara: iki bilek kemiği derler.

Bunların başparmağa yakın ola üstteki ince olup, ona, üst bilek kemiği

derler. Küçük parmağa yakın olan alttaki, taşıyıcı olduğundan alt kemik

adını almıştır.

Üst bilek kemiğinin faydası: Onunla bileğin hareketi eğilip, bükülücü

olmaktır. Alt kemiğin faydası: Onunla bilek kavrama ve yayılmadan yana

hareket eder. Bu iki kemiğin her birinin ortası ince ve latif

yaratılmıştır. Ta ki, kalın adaleler onları sıkmasıyle ağırlık veren

kalınlıklarından kurtulmuş olalar. ama etrafı, et ve adaleden arınmış ve

bağlar ile gizlenmiş oldukları için, mafsalların hareketiyle sert

çarpmalara uğradıkları için kalın ve metin kılınmıştır. Üst kemik,

girintili-çıkıntılı olup; faydası, eğik hareketlere kabiliyeti olmak

bilinmiştir. alt kemik, yumma ve açmaya yaradığı için düz yaratılmıştır.

Dirsek mafsalı, adale ile süt ve alt kemi mafsallarındandır. Üst kemiğin

tarafında küçük bir çukur vardır ki, pazunun boşluk tarafında olan çıkıntı

onda raptedilmiştir. O çukurda, bu çıkıntının dönmesiyle eğri hareketler

hâsıl olmuştur. Alt bilek kemiğinin iki çıkıntısı vardır ki, aralarında

(sin) harfine benzer benzer bir yer bulunmuştur. Onun çukurunda olan yüzeyi

yumru kılınmıştır. Ta ki pazunun çukur tarafında olan yere girip, dirsek

mafsalı ondan bileşe. Vakta ki giren yer, çukur yer üzerinde geri ve süt

taraflarına hareket eylese, el yayılır. Kaçan çıkıntıyı haseden çukurdan

duvar eri ayrılsa; eli ziyade yayılmaktan haps ve men edip, adale ile bilek

istikametine yakın olur. Kaçan iki yer birbirinin üzerinde ön ve üst

taraflarına hareket eylese, el yumulup, bileği pazuda ön tarafa teğet

olur. İki çıkıntının aşağı tarafları, tek bir şey gibi toplanmış olup,

onlardan geniş ve ortak bir çukur meydana gelir ki, çoğunlukla alt

çıkıntıda bulunmuştur. Bu çukurdan fazla kalan âfetlerden uzak olmak için

yumru ve kaygan yaratılmıştır. Alt bilek kemiğinin çukuru gerisinde

uzunlamasına bir çıkıntı vardır ki, faydası: Korumak ve kollamaktır.

 

Üçüncü Madde

El ayasının kemiklerini bildirir.

 

Ey aziz, malûm olsun ki, anatomi bilginleri demişlerdir ki: El ayası, bir

çok kemiklerden meydana gelmiştir. Ta ki cüzüne erişen âfet, bütününe

erişmesin. El ayası, eli yumduğunda, o kemiklerle çukurlaşmakta ve büyük

cisimler üzerinde avucun çukur olmasıyle, kayganların tutulması mümkün

olsun. Bu kemiklerin mafsalları birbirine zaptolunmuştur, ta ki dağılmasın.

Avucun aldığı nesnelerde tutuşu zayıf olmasın. Hatta ayanın derisi soyulsa,

bu kemiklerin hepsi bitişik ve tek görünür. Bu bitişme ile bile bu

kemikleri birbirine birçok bağlar, sağlam bağlayıp; bir miktar mutavaat

vermiştir. Ta ki avucun içinde kavramaya yarayan çukurluk meydana gelsin.

Aya kemikleri yedi ve bir de fazla kemik yaratılmıştır. Ama yedi asıl

kemik, iki saf kılınmıştır. Bir safı, bilekten yanadır ki, cisimleri ince

ve sayları üç bulunmuştur. İkinci safın kemikleri, parmak taraklarından yana

bulundukları için geniş olup, sayısı dört bilinmiştir. Şu halde üçü araya

sıkıştırılıp, bileğe yakın olan tarafı ince ve gayet bitişik bulunmuştur.

Öteki safa yakın olan tarafı, geniş ve bitişiklikleri az kılınmıştır.

Sekizinci kemik ise, el ayasının iki safını düzenlemek için değil, belki

ayaya yakın olan siniri korumak içindir. üç kemiğin açlarının

birleşmesinden, onun tek ucu hâsıl olup, iki bilek kemiği uçlarından hâsıl

olan geni çukura girip, ondan mafsal yumulur ve açılır. Alt bilek kemiğinde

açıklanan çıkıntı, aya kemiklerini yakın ola kemiğin çukuruna girip, onunla

mafsal, eğik ve açık olmuştur.

Tarak kemikleri dört olup, dört parmağa mukabil gelmiştir. Bu tarak

kemikleri, ayaya yakın olan tarafta birbirine yakın olmuştur. Ta ki bitişik

gibi olan kemikleri ayaya bitişmesi gökçek olsun. Parmaklar tarafından yana

bir miktarca açık olmuştur. Ta ki kemikler, farklı açıklıklara güzel

bitişsin. İç tarafından çukur olmuştur, ta ki genişlik ve sıkışıklığa

yardımcı olsun. Aya mafsalı ile tarak kemikleri, aya etrafında olan

çukurlara, kıkırdaklara bürünmüş olan tarak kemiklerinden çıkıntılar

girişiyle telif edilmiş yaratılmıştır.

 

Dördüncü Madde

Parmak kemiklerini bildirir.

 

Ey aziz, malûm olsun ki, anatomi bilginleri demişlerdir ki: El parmakları

eşyayı kavramakta yardımcı âletlerdir. Parmakların eti, kemiklerden hâli

yaratılmadı. Gerçi muhtelif hareketleri sülük ve balık hareketleri gibi

mümkün idi. Lakin parmakların işleri, el titremesi gibi zayıf olmayıp,

metin ve kavi olmak için kemiklerle dolu yaratılmıştır. Bu parmaklar, birer

kemikten yaratılmayıp, müteaddit kemiklerle bulunmuştur. Ta ki işleri zor

olmasın. Her parmak üç kemikten yaratılmıştır. Zira ki, üçden ziyade olsa,

ağır eşyayı zaptetmekten âciz kalırdı. Üçten az olsa, parmakların

hareketleri eksik olurdu. Parmak kemiklerinin uçları ince, kaideleri

geniştir. Üsttekiler alttakilerden boy boy büyük yaratılmıştır. Ta ki

yüklenici ve yüklenen arasında münasebet gökçek olsun. Bu kemikler yuvarlak

kılınmıştır. Ta ki âfetlerden korunmuş kalsınlar. Boşluksuz ve iliksiz,

sertlik üzere yaratılmıştır. Ta ki çekme ve kavrama hareketlerinde

metanetleri sağlam ve kuvvetli olsun. Dışları yumru, içleri çukur

bulunmuştur, ta ki tutma ve oğma kolay olsun. Dış tarafları dahi baş parmak

ve küçük parmak gibi parmak olmayan taraflar yumru kılınmıştır; ta ki

sıkışma anında âfetlerden korunmuş olan yuvarlak şekle benzesin. İçlerinde

et az olmuştur. Ta ki onları koruyup ve örtüp, kavrama ile temas olunan

nesnelerin altında eğilici olsun. Dış tarafları etsiz kılınmıştır. Ta ki,

ağır olmayıp, hafiflik bulsun. Parmakların etrafında tırnaklar olmuştur. Ta

ki uçları, etkili silah yerini tutsun. Parmakların uç etleri çoktur. Ta ki

birine yapıştığında iyice tutsun. Orta parmağın mafsalı uzun olup,

ötekilerininki daha kısa olmuştur. Ta ki, kavrama sırasında parmakların

etrafı eşit olup, avucun içinde boş yer kalmayı, muntazam olsu. Kavranan

yuvarlak üzerinde el ayası ve parmaklar çukurlaşıp, her taraftan ona temas

kılsın.

Baş parmaklar, diğer dördünden daha kısa ve kalın yaratılmıştır. Ta ki

hepsine mukavemette muadil kalsın. Eğer baş parmak, kendi yeri gerisinde

konulsaydı, faydası kalmayıp, engelleri peyda olurdu. Zira ki eğer

baş parak, elin içinde olsaydı, el içiyle ola işlerin çoğu yapılamazdı. Eğer

küçük parmak tarafında konulsaydı, iki el, kavradıkları nesnede, birbirine

mukabil ve uygun gelmezdi ve birbirine yardım edebilmezdi. Eğer elin

sırtına olsaydı, ziyade uzak olup, yararı kalmazdı. Başparmak, tarak

kemiğine bağlanmadı. Ta ki kendi ile dört parmak arasında mesafe dar

olmaya. Şu halde, vakta ki, dört parmak bir taraftan, bir nesneyi kuşatıp,

başparmak ta onlara mukavemet eylese; elin, bir büyük nesneyi alıp

kavraması mümkün olur ve bir tarafla başparmak, avucun kavradığı nesnenin

azası benzeridir ki, onu örter. Bütün parmakların asâyişi, rutubetli ve

yapışkan kılınıp, birine giren rutubetli ve yapışkan kıkırdak ve çukurlara

bitişik yaratılmıştır. Ta ki onunla rutubetleri sürekli olup, onlara

hareketlerinden kuruluk gelmesin. Mafsallarını, kuvvetli bağlar sarıp,

kıkırdak örtüleriyle bitişik yaratılmıştır. Ta ki muhkem olsunlar. Ziyade

sağlamlık için mafsallarında bulunan açıklıkları, küçük kemikler ile

doldurulup, metanet verilmiştir. Bunlara: Semsemaniye derler.

Tırnaklar dört fayda için yaratılmıştır. Birinci faydası: Bir nesneyi

bağlayıp düğümlemekte; parmaklara dayanak olmaktır. İkincisi: Onlarla ufak

nesneleri kaldırıp toplamaya kudret bulmaktır. Dördüncüsü: Bazı vakitler,

gerektiğinde, silah gibi onlarla düşmandan intikam almaktır. Tırnakların

etrafı, yuvarlak kılınmıştır. Ta ki çarpma âfetlerinden korunsunlar.

Yumuşak kemiklerden yaratılmıştır. Ta ki sert nesnelerle karşılaşmada

kolaylıkla eğilip, selametle bükülsünler. Mukavemetle yarılıp ve kırılmayıp,

sağlam kalsınlar. Kazınma ve törpülenme taraflarında bulunmuşlardır. Onun

için büyüyüp ve gelişip, uzar kılınmışlardır. Ta ki çarpmalarda mahvoldukça

yine tamam olsunlar. Uzadıkça, kesmekle karar bulsunlar.

 

Beşinci Madde

Kasık kemiklerini ve kalçayı bildirir.

 

Ey aziz, malûm olsun ki, anatomi bilginleri demişlerdir ki: Bedende bulunan

kemiklerin biri dahi kasık kemiğidir. O, kuyruk sokumu yanında sağlı ve

sollu iki kemiktendir ki, kasığın ortasında sağlam bir mafalla birbirine

bitişmiştir. Bunlar, adı geçen üstteki kemiklerin yesası gibi bilinmiştir.

Alttaki kemiklerin hepsinin yüklenicisi ve nakledicisi bulunmuştur. Bu iki

kemiğin her biri dört cüze taksim olunmuştur. Boşluktan yana olan

parçalarına hâsıla kemiği ve harkafe kemiği adı verilmiştir. Önden yana

olan parçalarına kasık kemiği denmiştir. Arkadan yana olan parçalarına virek

kemiği denilmiştir. içe ve aşağıya olan parçalarına kalça payı denilmiştir.

Zira ki, bularda, iki kalça kemiklerinin yumru uçları girecek oyuklar

bulunmuştur. Bu iki kemik üzerinde meni âletleri, rahim, makat, mesane gibi

latif azalar konulmuştur.

İki ayağın faydası: iki nesnedir. Biri nizam, üzere ayakta durmaktır ki,

iki ayak ile sabit ve kaimdir. Biri yukarı çıkma, inme ve düz durma

durumlarında intikallerdir. iki kalça ve iki ayak ile bu intikaller

yapılır. Zira ki, eğer ayağa bir âfet erişse, ayakta durma düzeni zor olur.

İntikal kolay ve rahat olur. Eğer kalça ve baldır adalesine bir âfet

erişse, o vakitte ayakta durma kolay olur, intikal zor olur. Ayak

kemiklerinin birincisi iki kalça kemiğidir ki, bedende olan kemiklerin en

büyüğüdür. Zira ki, bu iki kemik, üstlerinde olanı yüklenici ve altlarında

olanı nakledicidir. Bu iki kemiğin üst tarafları kubbe gibi yumru olup,

hakk'u-l vikete olan çukura girmiştir. Bu iki kemik, önden ve boşluktan yana

yumru, geri ve içeriden yana çukur ve kesik kılınmıştır. Ta ki büyük

adleleri, sinirleri, birçok damarı gökçek koruyup; hepsinden düz bir nesne

hâsıl olup, onula oturuş daha güzel olsun. Eğer hakk'u-l virek beraberinde

düz konulsaydı, iki oyluk arası uygunsuz ve geniş olup, yamuk olurdu. Bu

iki kemiğin alt tarafında diz mafsalları için her birinin iki çıkıntısı

vardır. Diz mafsalından önce baldır kemiklerini beyan ederiz, ta ki ondan

diz mafsalı ortaya çıka.

 

Altıncı Madde

Baldır kemikleri ve iki diz mafsalını bildirir.

 

Ey aziz, malûm olsun ki, anatomi bilginleri demişlerdir ki: bilek gibi

baldır dahi iki kemikten yaratılmıştır. Biri büyük ve uzundur ki, ona büyük

kasba denilmiştir. Biri küçük ve kısadır ki; üst tarafı kalça kemiğine

bitişik olmayıp, ona küçük kasba adı verilmiştir. Kalça gibi baldır

kemiğinin boşluktan yana yumruluğu bulunmuştur. Küçük kasba, alt tarafta

içten yana yumru yaratılmıştır. Ta ki onlarla baldır adaleleri ve sinirleri

muntazam olsun. Hakikatte baldır, o büyük kasbadır ki, kalça kemiğinden

kısa bulunmuştur. Ta ki, hareket için hafif olsun. Bu baldıra bir mutedil

miktar verilmiştir ki; ne üstünü taşımaktan âciz olur; ne hareketten zorluk

bulur. Bununla bile küçük kasba ile dahi ona kuvvet ve sağlamlık

verilmiştir. Küçük kasbanın bu sağlamlığından dahi büyük kasba ie

aralarında olan sinirleri ve damarları örtücü ve koruyucu bulunmuştur.

Mafsal önünde büyük kasbaya iştirakle yumulma ve yayılmaya kuvvet vermek

için yaratılmıştır.

Diz mafsalı: Kalça kemiğinin alt tarafında olan iki çıkıntının baldır

kemiğinin üst tarafında bulunan iki çukura girmek ile hâsıl olmuştur.

Bunlar, birer lif bağı ile bağlanmış olup, iki taraftan iki metin bağ ile

muhkem düğümlenmiştir. İkisinin önleri diz kapağı kemiğinde yerleşmiştir.

Diz kapağı ayrı bir yuvarlak kemiktir ki, ona diz gözü denilmiştir. Bunun

faydası, diz üzerinde oturma anında diz mafsalını ayrılmaktan bu kemik ile

koruyup, emniyet bulmaktır. Bu ağır bedeni taşıyan mafsal, hareketi ile

kuvvet verip, ona direk olmaktır. Ve bu kemiğin yeri bu mafsalın önünde

bulunmuştur. zira ki bu mafsala ani saldırı ve çarpma çoğu zaman ön

taraftan olur, bilinmiştir. ama geri taraftan yana ani çarpma olmayıp, sağ

ve sol tarafa eğilmesi az bulunmuştur. Şu halde ani kalkma ve oturmalarda

diz mafsalına ön taraftan zor zahmet gelmekle ihtiyat kılınmıştır.

 

Yedinci Madde

Ayak kemiklerini bildirir.

 

Ey aziz, malûm olsun ki, anatomi bilginleri demişlerdir ki: Ayak, ayakta

sebat için âlet yaratılmıştır. Şekli, ayakucu tarafına uzamış bulunmuştur.

Ta ki üzerine dayanma ve dinelmeye yardımcı olsun. İç taraftan yana beli

ince kılınmıştır. Ta ki ayakta durma durumunda ön tarafı ayaktan yana dönük

olup, yürürken atılacak ayağın dayanmakla, yürüme düzeni uygun olsun.

Dikenli olan yere, ayak bastığında tabanı üzere olup, diken ona şiddetle

batmasın. Yuvarlak nesnelere ayak ayası, kolay ve sağlam basıp, bir tarafa

kayıp gitmesin. Ayağın çok kemikten oluştuğundan nice faydaları

bilinmiştir. Biri budur ki: Ayak, bastığı nesneyi gerektiğinde sağlam basıp

sabit olmaya kadir bulunmuştur. Zira ki ayak, bastığı nesneyi el ayasının

kavradığı gibi kavrar bilinmiştir. Sair faydaları, çok kemikli olan azanın

sayılan faydalarının aynısı bulunmuştur.

Bir ayağın kemikleri yirmialtı adet olmuştur. Biri topuk kemiğidir ki,

onunla bacak mafsalı tamamlanmıştır. Biri ökçe kemiğidir ki, ayakta

durmanın temel direği onunla bulunmuştur. Biri kayık kemiğidir ki, ayağın

ortası onuna yerden kalkıp ön tarafı dahi onunla yere gelir. Ayak bileğinin

dört kemiği vardır ki, onlarla ayak taraklara bağlanır. Biri merdiven

kemiğidir ki, altıgen şeklindedir. O, ayağın dış tarafından yana

konulmuştur. Ta ki, yer üzerinde o tarafın sebatı gökçek bulunsun. Beş

kemik dahi tarak için yaratılmıştır.

insanın ayak topuğu diğer hayvanların topuğundan daha çıkıntılı kılınmıştır.

Ayağın hareketinde faydalı olan kemiklerin en yararlı topuk bulunmuştur.

Nitekim ayağın sebatında faydalı olan kemiklerin en lüzumlusu topuk

bilinmiştir. Topuk, daha önce açıklanan iki baldır kemiğinin yuvarlak

tarafları arasında konulmuştur ki, onu üst tarafından, kafasından, dış

tarafından ve iç tarafından kuşatmıştır. Onun iki tarafı, topuk kemiğindeki

çukura girmiştir. Bu topuk, bacak ile ökçe arasında bir vasıtadır ki,

onunla birbirine gökçek bitişmesi bulunmuştur. O ikisi arasında mafsal,

metin olmuştur. Topuk ortada bulunup önünden kayık kemiğine, mafsal bağı

ile bağlanmıştır. Kayık kemiği, geri tarafından ökçe kemiğine, ön

tarafından bilek kemiğinin üstüne, dış taraftan yana bacak kemiğine

bitişmiştir. ökçe, topuğun altında konulup, kendi sert, arka tarafı

yuvarlak yaratılmıştır. Ta ki, afetlere mukavemet edip, sertlikle isabet

eden nesneleri iyi tarafa atsın. Alt tarafı düz kılınmıştır. Ta ki, düz

basması kolay olup, bastığı nesne üzerinde rahatla karar etsin. Ölçüsü

büyük olmuştur. Ta ki, bedenin yükünü taşımaya kudreti yetsin. Şekli, uzun

üçgen olup, yavaş yavaş incelip, ayağın ortasında dış tarafına ulaştığında

son bulmuştur. Ta ki, ayağın çukuru arkadan ortaya doğru yavaşlıkla gitsin.

Ayak bileği, el bileğine uymaz. Zira ki, ayak bileğinin kemikleri bir saf;

el bileğininkiler iki saf bilinmiştir. Bu bileğin kemik sayısı, ondan az

kılınmıştır. Zira ki, kavrama ve harekete ihtiyaç, elde çok bulunmuştur.

Ayaktan istenen, sebat ve sağlamlık bilinmiştir. Mafsal ve kemiklerin

çokluğu sebat ve sağlamlığa zararlı olduğu gibi, yoklukları dahi sebat ve

sağlamlığa zararlı olduğundan, insan ayağı bu biçimde yaratılmıştır.

Ayak tarağı, beş kemikten bileştirilmiştir. Ta ki, her birine beş parmaktan

biri bitişip, bir safta dizilsinler. Ayağın parmakları, elinkilerden daha

kısadır. Zira ki, ayakta istenen metanet, elde kavramak bulunmuştur. Ama

baş parmak iki büyük boğumdan ve ondan başka parmakların hepsi üçer

boğumdan yaratılmıştır. Ta ki, yürüme hareketi düzenini bulup, yürüyüşünde

âhenk olsun.

Böylece insan bedeni semsemelerle (susam şeklinde kemik) birlikte toplam

üçyüz kemikten oluşmuştur. Bu bileşim üzere bulunan şaşırtıcı terkipler,

akıl sahiplerine ibret olmuştur. Şaşırtıcı şekillerinde benzersiz yaratıcıyı

fikreden ve düşününe akıllılara hayret gelmiştir. Şaşanlar, bu sanat

şaheseri binadan çok ibret alıp, nice izzet ve lezzet bulmuştur. Yaratıcı

ve şekil veren Allah, münezzehtir, deyip hayrette kalmıştır.

Makaleni beğendinizmi? Sosyal medyada takip edin!

Küfür, hakaret, rencide edici ve büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmayacaktır.

Sakura

San Francisco temelli bir firmanın tavuk tüyünden laboratuarda yetiştirdiği tavuk eti

Editörün Seçimi