Dünyanın Önde Gelen Haberleri ve Ansiklopedisi
Slimfit
  1. EDEBİYAT

Mehmet Akif Ersoy - İstigrak

Mehmet Akif Ersoy - İstigrak
Sakura

Mehmet Akif Ersoy - İstigrak

Tasavvur et ki muzlim bir şeb-i ecrâm-nâpeydâ:
Yatar heybetli âgûşunda dûrâdûr bir feyfâ;
Düşen gümrâh için yol bulma yok emvâc-i zulmetten;
Gidilmez... Her adim attikça bir girdâb olur rehzen;
O rîkistâna batmiş, çalkanan seyyâh-i âvâre
Nasil müştâk ise bir nûra, bir necm-i rehâkâre;
Sana ey lem'a-i ümmîd ben de öyle müştâkim;
Görün bir kerre zîrâ pek karanlik oldu âfâkim!
 
Geçir pîş-i hayâlinden ki cûşâcûş bir umman
Nişandir yükselen her mevc-i tûfan-hîzi bir dağdan;
Ölüm var, kurtuluş yok sâhil-i imdâd uzaklarda;
Demâdem rûh titrer korkudan donmuş dudaklarda.
O coşkun unsurun savletleriyle uğraşan kimse,
Nasıl eyler tehâlük bir kenâr-ı tesliyet görse
Muhât-ı lücce-i ye's olduğum bir böyle hâlimde
Senin tayfın da aynıyle o sâhildir hayâlimde.
 
Düşün âvâre bir mâder ki: Evlâdından olsun dûr;
Tahayyül eyle yâhud bir yetîm-i hânüman-mehcûr;
O bedbahtın nasıl evlâdı hiç gitmezse yâdından;
Nasıl çıkmazsa mâder, öksüzün bir dem fuâdından;
Benim yâdım da, ey ârâm-ı can, yâd-ı güzînindir.
Ne yapsam çünkü manzûrum, senin feyz -i mübînindir:
 
Çemen emvâc-ı nûrundur, fidanlar yâl ü bâlindir:
Sulardan akseden sûret cemâl-i lâyezâlindir.
Hırâm-ı nâzenînindir o raksan mevceler cûda;
Mutarrâ nükhetindir gizlenen ezhâr-ı hoş-bûda.
Leyâlin sînesinde hâbe dalmış nâzenîn eshâr,
Eder gîsûna yaslanmış cebîn-i pâkini ihtâr.
Nigâhından saçılmış lem'alardır pîş-i hayrette
Yüzen ecrâm-ı nûrânûr bahr-i sermediyyette.
Zemin lebrîz-i âsârın; semâ pâmâl-i envârın:
Avâlim hep merâyâ-yı nazar pîrâ-yı dîdârın.
 
Çekilmek istemiş de subh-dem bir cây-ı tenhâya,
Oturmuş sâhil-i deryâya, dalmıştım temâşâya.
Henüz âfâk açılmıştı: Semâ mahmûr idi hâttâ
Nümâyân olmamıştı hâb-gâhından güneş hâlâ.
Derin bir samte müstağrak leb-i deryâda hiç ses yok...
Sabâ durgun, sular durgun, bütün eşyâda durgunluk!
O ferş-i nîlgûn üstünde, tıfl-ı nâzenin-vâri,
Uyurken dâye-i bîdar-ı subhun tıfl-ı envârı;
Güneş, pîşinde dağlar perde-dâr olmuş, harîmindan
Göıünmüş, sonra şehrâhında yükselmişti tedrîcen.
Teâlî eyleyince birzaman bâlâ-yı kudrette,
Ziyâlar mevc mevc oldu o pehnâ-yı rükûdette.
Bu cûşişler o dagın havz-ı simîni uyandırdı;
Sabâ enfâs-ı sevdâ perveriyle dalgalandırdı.
Açıklardan gelen emvâc-ı peyderpeyle, sâhilden
Demâdem oldu vecd-efzâ, hazin bir nağme, birşîven.
Kulak verdim o âhenge: Meğer âheng-i şi'rinmiş!
O cûşiş-zâr olan kulzüm senin ummân-ı fikrinmiş,
Güneş: Rûhun imiş; bir huzme şeklinde inen nûru:
O menba'dan hurûşan sânihanmış doğrudan doğru.
Tecellî etti artık anladım: Sensin bütün dünyâ..
Bu senlikte fakat ey yâr-ı gaib, ben neyim âyâ?

Makaleni beğendinizmi? Sosyal medyada takip edin!

Küfür, hakaret, rencide edici ve büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmayacaktır.

Sakura

San Francisco temelli bir firmanın tavuk tüyünden laboratuarda yetiştirdiği tavuk eti

Editörün Seçimi